Sitemizde Ara

  • Mezarını taştan oyun, içine bir olimpiyat şampiyonu koyun
  • “Olmaması gereken şeyler bazen oluyor”… Bu özlü sözün sahibi olan ‘Türk Büyüğü’ kim?

RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı

 

Pekin Olimpiyatları'nda 5 bin ve 10 bin metrede yarışarak ülkemize iki gümüş madalya kazandıran Elvan Abeylegesse‘nin başına gelenler, maalesef kimseye ders olmayacak.

Neden böyle söylediğimizi birazdan anlayacaksınız.

Dert olmayacak çünkü “devşirme” yolla Türk vatandaşlığına alınan Etiyopya asıllı Elvan ile spor bürokrasisi doku uyuşmazlığı yaşıyor.

Elvan’ı bir türlü içine sindiremeyen spor bürokrasisi, 5 bin ve 10 bin metrede rekorlara imza atmış böyle bir ismi geçtiğimiz aylarda antrenmana traktör römorkunda göndermekte sakınca görmedi.

Geçen yıl Osaka’daki Dünya Şampiyonası’nda ise Elvan dünya ikincisi oldu, eline bir Türk bayrağı vermeyi kimse akıl edemedi.

Pekin’de yaşananlar ise hepsinin üzerine tüy dikti. Elvan, en son koştuğu 5 bin metre finalinde yine olimpiyat ikincisi olarak gümüş madalya kazandı. Ama, kendisine bir Türk bayrağı verilmesi için boş gözlerle uzun süre bekledi.



Tribünlerden Nijerya bayrağı dahil bir çok bayrak uzatıldı ama Elvan ısrarla eline Türk bayrağı verilmesini istiyordu. Ve, bayrağı bekledi, bekledi, sonunda umudu tükendi, üzgün ve kırgın bir ifadeyle stadı terk etti.

Bayrak rezaletinin yaşanmasının ardından, Atletizm Federasyonu’ndan gelen açıklamalar ise özrü kabahatinden büyük türden bir medya kazasıydı.

Osaka’daki Dünya Şampiyonası’ndan ders çıkarmayan Atletizm Federasyonu’nun Başkanı Mehmet Terzi, açıklamasında resmen özür diliyordu ve “Olmaması gereken şeyler bazen oluyor” diyerek minareye de kılıf bulmaya çalışıyordu;

“Çok titiz davrandığımız konularda bile eksiklikler çıkabiliyor. Türk halkından özür diliyorum, Pekin’e iki tane büyük Türk bayrağı getirmiştik. Ama bayrağı ulaştırmak için görevlendirdiğimiz arkadaşımız, polislerle tartışıp tutuklanınca bayrağı Elvan’a veremedik.”

Sonradan öğrenildiğine göre Atletizm Federasyonu Genel Sekreteri Nihat Doker, ‘akreditasyon kartını düşürdüğü için’ güvenlik tarafından stada giriş izni verilmemiş ve çıkan tartışma sonucunda Doker gözaltına alınmış.
 
SONUÇ
Pekin’de başarı kazanılacağı umudu o kadar azdı ki sadece iki bayrak götürmekle yetinilmiş. Onlarca sporcuya..

Ve bayrak yetiştirmekle görevli sadece bir kişinin olması da onlarca kişiden oluşan olimpiyat kafilesinin diğer elemanlarının ne yaptığı sorusunu akla getiriyor, doğal olarak..

Sonuç itibarıyla Türkiye bayrak yarışında, bayrağı elinden düşüren takımlardan birisi oldu. Ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin eski olimpiyat şampiyonu güreşçilerimize yaptığı jest ise bayrak krizinin üzerine de bayrak dikti.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, üç şampiyon güreşçimize mezar yeri hediye etti.

Dahası bunu da şampiyonlara jest olarak medyaya duyurdu. Allah uzun ömür versin, üç şampiyon güreşçimiz, hala hayatta..

22 Ağustos Cuma günkü Vatan Gazetesi’nde yayınlanan fotoğrafta üç şampiyon güreşçinin yan yana mezarları gösteriliyor ve mezar taşlarında doğum tarihlerinin de yer aldığı göze çarpıyor.

Vatan Gazetesi, ertesi gün Roma Olimpiyat Şampiyonu Müzahir Sille ile görüşme yapmış. Sille, bu trajikomik durumla inceden inceye dalga geçiyor;

“Mezar taşlarımızı en az kilodan en çok kilosu olana göre sırayla yazmışlar.  Dursun Ali 52, Yaşar 57, ben ise 62 kiloyum. Bir gün üçümüz mezarlığa gittik, dedim ki ‘Allah inşallah sıralı verir. O zaman 52 kilodan başlaması lazım’ dedim. Ali Erbaş ‘anlamadım’ dedi. Ben de ‘Sen 52 kilo değil misin, sıra senden başlasın, bana gelir’ deyince gülmekten yerlere yattık.”

Jest olsun diye hediye edilen mezar yerlerinin iki katlı olduğu da ortaya çıktı. Şampiyon güreşçiler şimdi üst katlarına kimin geleceğini de ayrıca merak ediyorlar.

Mezar yeri gösteren ama kazandıkları başarıyı bir bayrakla dahi olsa kutlayamayan zihniyetin analizini Reha Muhtar 20 Ağustos tarihli Vatan Gazetesi’ndeki köşesinde yaptı.

“Sayın sorumlu ve sorunlu medya: Olimpiyat rezaletinin bir numaralı sorumlusu sizsiniz, biziz, hepimiziz... Siz genç olsanız bu memlekette gazeteleri okuyarak, televizyonları seyrederek güreş mi tutarsınız, halter mi kaldırırsınız, yüzer misiniz, pistte mi koşarsınız yoksa bir tanıdık bulup futbol takımının alt yapısına kapağı atmaya mı bakarsınız?...” diyen Muhtar analizini şöyle tamamlıyor:

”Yine iyi yer aldı olimpiyatlar sayfalarınızda...
Şükretmek lazım ki, ligler başlamadı...
Başladığında çıkacaklar assolistler...
Bolt veya Phelps düşecek arka sayfalara...
Kartal İnönü’ye konacak...
Aslan Sami Yen’de kükreyecek...
Kanarya Saraçoğlu’nda uçacak...
Siz de başlayacaksınız sıkmaya palavraları...”

Aynen katılıyoruz..