Sitemizde Ara

  • Kapitalizm üzerine iki yumurta kırmak
  • “Sosyal Devlet Alerjisi” ne yaptı?
  • Mitt Romney Afyon’a “Vali” olur mu?



RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı



Dilimize son yıllarda pelesenk olan bir tanım var; Krizi fırsata çevirmek.

Krizin “tehlike” kadar “fırsat” da barındırdığını anlatan bu tanımın iki iyi örneğini paylaşacağız bu hafta.
İlki, Başkanlık seçimlerine iki gün kalan Amerika’dan.

İletişim cephesinde göğüs göğse süren çarpışmalarda iki liderin de oy oranı birbirine yakın seyrederken, Obama bir hamleyle Sandy Kasırgası’nı arkasına nasıl alıverdi? Krizi nasıl fırsata çeviriverdi?

Oysa, Amerika’yı yakıp yıkan, 85 kişinin ölümüne yol açan, 5 milyon kişiyi günlerce elektriksiz bırakan Sandy Kasırgası’nın Obama’yı zora sokması, hatta başkanlıktan etmesi bile bekleniyordu.


Kasırganın zamanlaması Obama için hayati bir liderlik sınavı gibiydi.

Seçimde kritik önemdeki eyaletlerdeki vatandaşlardan oy istemek yerine  kasırganın derdine düşen Obama, bu nedenle seçim kampanyalarına ara verdi. Hem hazırlıktaki acil önlemlere hem de felaket sonrası çalışmalara odaklanması karşılıksız kalmadı.
 
Romney’in önde gelen destekçilerinden Virginia Valisi Robert McDonnell ve New Jersey Valisi Chris Christie, Obama’ya övgüler yağdırdı.
 
Kasırganın vurduğu New York’un Cumhuriyetçilere yakınlığı ile bilinen üç dönemdir bağımsız belediye başkanı Michael Bloomberg de “Obama’nın Sandy Kasırgası’ndaki çalışma ve yaklaşımlarının kendisine ilişkin görüşlerini değiştirdiğini, bu yüzden de 6 Kasım’da yapılacak seçimlerde Başkan Obama’yı destekleyeceğini” açıklayıverdi.

Obama, bu tutumuyla, aslında ekonomik kriz üzerine bir de felaketleri yaşayan Amerikan halkının “kapitalizm” algısının üzerine deyim yerindeyse iki tane yumurta kırmıştı. Çünkü, yaşanan ekonomik krizlerden sonra devlet destekli sosyal politikaların en kapitalist ortamlarda bile halk tarafından hoşnutlukla karşılanacağını iyi biliyordu.

Son felakette Federal Acil Yardım Kurumu FEMA’ya, “Bürokrasiye girmeyin, hemen yardıma başlayın” talimatı veren Obama, kasırga felaketini en ağır yaşayan eyaletlerden New Jersey’de felaketzedeleri de ziyaret edip, her türlü yardım için söz vermesi, soğukkanlı ve ilgili tutumu ile de krizi fırsata dönüştürüverdi. Neler söylediğini merak edenler için bir kaç cümle aktaralım;

“Fırtına sırasında Demokrat ya da Cumhuriyetçi yoktur. Amerikalı kardeşler vardır. Farklı partilerden liderler sorunları çözmek için birlikte çalıştı. Komşular bu trajedi içinde birbirine yardımcı oldu. Toplum yeniden inşa için birlik oldu. Sonuçta ortaya çıkan ruh, bu işte hep birlikte olduğumuzu söylüyor.”

Hatta, bu tutumuyla Amerikan medyasında 2005 yılında Katrina Kasırgası sırasında “Teksas’taki tatilini bile kesmeyi düşünmeyen” Başkan George W. Bush ile karşılaştırıldı.

Peki, rakibi Mitt Romney ne yaptı?
 
Kasırga nedeniyle bazı seçim çalışmalarına ara verdi ama tümüyle kampanyadan kopmadı.
 
Hele, kampanyalar sırasında acil yardım kuruluşu FEMA gibi örgütlerin “boşa para harcayan ve kapatılması gereken yerler” olduğunu söylemesi de “siyasi Sandy kasırgası”na dönüştü. Siyasi kasırganın hasarını örtmek için lafını yutup, FEMA’ya gidip, bebek bezi ve tuvalet kağıdı taşımalarına yardımcı oldu ama heyhat!

Çünkü, bir Mormon olan, beş çocuklu Romney, Amerika’daki Cumhuriyetçi muhafazakar politikalara sıkı sıkıya bağlılığı ile biliniyor. Cumhuriyetçilerin en hazzetmedikleri “sosyal devlet” politikaları, bütün klasik muhafazakarlar gibi Romney’de de alerji etkisi yaratıyor.
 
Kasırgadan önce rakibi Obama’dan iki puan önde görünen Romney’i Obama’nın “rüzgar gibi geçmesi” pek muhtemel görünüyor.
 
Nitekim, Washington Post ve ABC kanalının yaptığı son ankete katılan seçmenlerin yüzde 80’i Obama’nın acil durumlara yanıtını “mükemmel” ya da “iyi” bulduklarını belirtiyor.
 
Hürriyet’ten Tolga Tanış bu hafta "42. Cadde" başlıklı köşesinde iki liderin özelliklerini çok çarpıcı bir biçimde özetlemiş. İletişim cephesinden dikkat çeken bir kaçını paylaşalım.

Amerikalıların, “Fabrikatörün oğlunu mu, gariban genci mi seçecekler” diye soran Tolga Tanış, hikayelerin gücünü de vurguluyor;

“Obama’nın doğduğu donuk Hawai, büyüdüğü Müslüman Endonezya ve gençliğini geçirdiği kozmopolit New York. Daha karmaşık, daha renkli hikaye zor bulunur. Espri yaparken bile dişlerini sıkan Romney, neden daha sıkıcı anlıyor musunuz?”

Krizi fırsata çevirmek. Ya da “krizi krize çevirmek”. Bu örnek için çok uzaklara gitmemiz gerekmiyor.
25 şehidin ardından Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e hediyeler sununca eleştirilen Afyon Valisi İrfan Balkanlıoğlu büyük tepki almıştı.
 
Vali bey, krizin faturasını kime çıkardı dersiniz? Tabii ki kendine değil.
 
Faturayı Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü çalışanı İsa Kuş’a kesti. İşten atarken de HaberTürk’e yaptığı açıklamada, “O fotoğrafları siteye koymasaydı, kimse bilmez, başımıza  da bunlar gelmezdi“ demeye getirdi.

“Basiretsiz personel olunca lüzumsuz yere maaş verilmesi de doğru değil yani” diyen Vali Balkanlıoğlu, hediye töreni kadar abes açıklamasında  önce güzelce basın ve halkla ilişkiler bürolarının “görev tanımını” yapmadan da duramadı;

“Bir kurumun basın ve halkla ilişkiler büroları, kurumun, kurum amirlerinin basın ve halkla ilişkilerini düzeltmek, faaliyetleri konusunda kamuoyunu doğru bilgilendirmek, kurumun tanınırlığını, bilinirliğini ve hizmetlerini halka anlatarak reytingini yükseltmek, tanıtımını yapmaktır.

Ama bizimkiler ne yapıyor? Bizim reytingimizi yükselttiler mi son çıkan yazılarla.”


Sonra da olaydan zarar gördüğünü ifade ederek, “Eğer internet sitesinde yayınlanmasaydı bu şekilde zarar gelmeyecekti. Biz o kadar duyarsız insan mıyız? Burada kahrolduk. Şimdi herkesin yaptığı rutin bir şey yaptık diye olayın haini... Sanki bombayı ben patlattım. Benim ihmalim mi?... Bunu ısıtıp ısıtıp kamuoyuna vermenin ne manası var? Biz görevden alınırsak basın rahatlayacak mı acaba?”


SONUÇ

Elbete, medyanın görevi ve niyeti Vali’nin görevden alınmasının üzerine bir bardak soğuk su içmek değil.

Medya ilişkilerinde “Basın benimle niye uğraşıyor?” diye sormak yerine doğru soru, “Ben nerede hata yaptım?” olmalı.

Bunun için de Vali Bey dönüp, Mitt Romney’e, Mitt Romney de  Vali Bey’e bir göz atmalı mı acaba?