• Ertuğrul Günay’dan yapılması muhtemel açıklama: “Bu işi ‘sehven’ yaptım”
  • Bir Kültür Bakanı şu açıklamayı yaptı: “Devlet Tiyatroları kapatılmalı”... Bunu da gördük…




RAPORU HAZIRLAYANLAR:
Azime Acar & Ender Bölükbaşı


Ortaçağ’da oyunlar ikiye ayrılırmış. Sonu mutsuzlukla bitenlere "Tragedya”, sonu mutluluk ve iyilikle bitenlere ise “Komedya” denirmiş.

Dante’nin 1310’larda yazmaya başladığı ünlü eseri “İlahi Komedya” da sonu iyi biten bir hikaye. Yani, günümüzdeki gibi “güldürü unsuru” veya komedi içermiyor bu eser.

Yazının başlığını “İlahi Komedya” diye atarken, Dante’nin bu eserine gönderme yapmak niyetinde değildik ama Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın başına gelenler bu göndermeyi zorunlu kıldı.

Ertuğrul Günay’ın hikayesi, mutlulukla değil, günümüzdeki anlamıyla komediyle sona eriyor.
 
Nasıl mı?



Ertuğrul Günay’ın düştüğü durum ilahi bir medya kazası.
 
Başbakan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’ın “Genç Osman” adlı oyunda Tolga Tuncer tarafından “rahatsız” edildiği iddiasıyla salonu terk etmesiyle sonuçlanan olaylar silsilesinde Bakan’ın tavrı, olayın kendisinden daha fazla konuşuldu.

Resmen Ertuğrul Günay, “Başbakan’ın kızına geleceğine, attığınız kurşun bana değsin” hesabı göğsünü öyle bir siper etti ki İzmir’den adaylığı da garantiledi.

Bilmeyenler için hatırlatalım.
 
“Genç Osman” adlı tarihi oyunun bir yerinde “yeniçeriler ve halk, memnuniyetsizliklerini göstermek için” seyircileri oyunun içine dahil ediyor. Bunun için de özellikle ön sırada oturanlara türlü şaklabanlıklar yapıyor, tesadüfen seçtikleri izleyicilere takılıyorlar.
 
İşte böyle bir anda Başbakan’ın kızı kendine takılınmasını “şahsına yapılan bir hakaret” olarak yorumlayıp, işi başörtüsü takmasına kadar getirince ortaya dört başı mamur bir siyasi kriz çıktı.

Seyircilerle yapılan diyalog o kadar ciddiye alındı ki Tolga Tuncer adındaki oyuncunun belli ki Başbakan’ın kızı olduğunu fark etmeden yaptığı hareketler, “ağzında çiklet çiğnemesine tepki” olarak yorumlandı. Ve olay devletin “en yüce ali” makamına kadar çıkan bir “mesele” haline geldi.

Bakanın herkesin canını sıkan tavrı ise oyuncuyu ve yöneticileri makamına kadar çağırıp, ağır bir fırça atmasıydı.

Bu da yetmedi, Ertuğrul Günay “Devlet Tiyatroları gerekirse kapatılabilir” diye inci üzerine bir sıra inci daha dizdi.

Sonrasında ise “Ben böyle söylemedim” deyip, seçim sathı mahalline girdiğini birden bire hatırladı. Ama herhalde çok da geç kaldı.

Nitekim Serdar Turgut hafta sonu, HaberTürk Gazetesi’ndeki “İzmir’den bu adama katiyen oy çıkmaz” başlıklı yazısında durumu bakın nasıl değerlendirdi:

“Şimdi ben Sümeyye Erdoğan’ı eleştirmek amacında değilim. O genç bir kız; hayattaki her olaya olgun bakması tabii ki beklenemez.

O genç kız heyecanıyla olayı yanlış, abartılı anlatmış olabilir. Ama daha sonra yaşanan her olay beni tam anlamıyla utandırıyor.

Yazarken bile midem kaldırmıyor bunu.
 
Bir insanın makam aşkı nedeniyle bu kadar da ilkelerden vazgeçmesi, modern ve aydınlık olan her şeye karşı tavırlar alabilmesi beni hem üzüyor hem de tiksindiriyor.

Koskaca adamsın sen, bundan sonra açta açıkta kalacak değilsin. Ne olur hayatında ilk defa çıkarlarını düşünmeden ilkesel bir tavır alsan, ne olur ya!

Böyle bir olayda bir kültür bakanının sanatçıyı makamına çağırıp fırçalaması dünyanın her medeni ülkesinde bir çevrede tiksinti yaratır. Buna kimse şaşırmamalı.”



SONUÇ

Sümeyye Erdoğan’a hakaret edildiği iddiasıyla gündeme gelen “Genç Osman” oyunu geçtiğimiz Cuma akşamı yeniden sahnelendi.

Sanatçı Tolga Tuncer’e destek için tüm salon hıncahınç doluydu.
 
Ancak seyirciyle diyalog bölümü kısaltılmış, yeni yanlış anlamalara ve siyasi krizlere zemin hazırlamamak için herhalde.

İki arada bir derede kalan Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin ise “oyuncu arkadaşımızın kasıtlı olduğunu düşünmüyorum” derken şu açıklamayı yapabildi:

“O kısım doğaçlama bölümü ama çok da fazla doğaçlamaya yer olmayan bir bölüm. Bizde öyle çok ucu açık doğaçlama olmaz. Bazen bir kelime iki kelime derken bölüm sayısı uzayınca onun ölçüsü kaçabiliyor. Bunların hepsi soruşturmanın ardından çıkacak.”

Tıpkı ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir’in 1 milyon 700 bin öğrencinin e-posta adresine gönderdiği imzalı mektubunda “bazı sorularda şifrelemelerin sehven (yanlışlıkla) yapıldığını” itiraf etmesi gibi Ertuğrul Günay’dan da yakında “sehven” içerikli bir açıklama bekliyoruz.